Eylem Beyza Deniz | Mersin – İstanbul Hukuk Bürosu

TÜRK HUKUKUNDA NAFAKA

NAFAKA NEDİR?

Nafaka kelime anlamı olarak Türk Dil Kurumu Sözlüğünde “geçinmek için gerekli olan şeylerin
bütünü, geçimlik” gibi anlamlara gelmektedir.
Toplumun en küçük yapı taşını oluşturan aile mefhumunun mutlu ve huzurlu olmasının bütünü
de etkileyeceği düşüncesi hakimdir. Bu sebeple de kanun koyucu tarafından toplumun ve kamunun
yararı gözetilerek, evlilik birliği sürerken ya da sona erdiğinde eşleri ve çocukları korumaya yönelik bir
takım önlemler alınmıştır. İşte nafaka da bu önlemler içerisinde yer almaktadır.
Nafaka günümüzde çoğunlukla yalnızca eşler arasında uygulanacak olan bir hukuki müessese
olarak bilinmektedir ancak sanılanın aksine nafaka, yalnızca boşanan eşler arasında uygulanacak olan
bir hukuki müessese değildir. Kişi, yardıma muhtaç olan yakını içinde “yardım nafakası” adı altında bir
ödeme yükümlülüğü altına girebilir.
Toparlayacak olursak Nafaka; bir kişinin geçimini normal bir düzeyde karşılayamayacak
şekilde yoksulluğa düşmüş eşine veya boşanmış olunan eski eşine, çocuğuna veyahut boşanmadan
bağımsız olarak yakın bir akrabasına (alt soy, üst soy ve kardeş) ödeme yükümlülüğü olan kimsenin
maddi desteği yani parasal yardımıdır.

NAFAKA ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Kanunumuzda pek çok nafaka çeşidi öngörülmüştür. Bunlar;

  • TEDBİR NAFAKASI,
  • YOKSULLUK NAFAKASI,
  • İŞTİRAK NAFAKASI,
  • YARDIM NAFAKASIDIR.

Bu nafaka türlerinden tedbir nafakası, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakaları boşanma davaları ile ilgili olup, yardım nafakasının kural olarak boşanma davası ile bir ilgisi yoktur. Bu kuralın istisnası bulunmaktadır. TMK. 328/2 ve 364/1. maddelerine göre, şayet çocuk reşit olduğu halde eğitimine devam ediyorsa eğitimi sona erinceye kadar ana ve babanın bakım borcu devam eder. Bu durumda çocuk ana ve babaya karşı yardım nafakası davası açabilir.

  Bu nafaka türlerini daha detaylı olarak inceleyelim.

1- TEDBİR NAFAKASI: Taraflar tedbir nafakasını yalnızca boşanma ve ayrılık davalarında  davayı açmadan önce veyahut açtıktan sonra talep edilebilirler. Bir başka ifade ile dava öncesinde ve dava süresi boyunca talep edilebilen bir nafaka türüdür. Bu sebeple de tedbir nafakası geçici nitelikte bir koruma önlemidir. Hakim tarafından hükmedilen tedbir nafakası, boşanma kararının kesinleşmesine kadar devam eder.

Boşanma davası açmadan da eşin, tedbir nafakası talebinde bulunabileceğini ifade etmiştik eşin bu noktada tedbir nafakası talebinde bulunabilmesi için; resmi nikahlı eşiyle ayrı yaşaması ve ayrı yaşamak için de haklı bir nedeninin bulunması gereklidir.

Bu noktada pektabiki hakim hangi hallerde tedbir nafakasına hükmedebilir? Sorusu aklımıza gelecektir. Hakim, eşlerin mal varlıkları ve ekonomik güçlerini araştırdıktan sonra, maddi olarak güçsüzlüğe düşecek tarafa tedbir nafakası ödenmesine hükmedebilecektir. Hakim tedbir nafakasına hükmederken kadın-erkek olarak cinsiyet ayrımına gitmeyip, mali gücü zayıf ve geçimini sağlamak için nafakaya ihtiyaç duyan kişi kimse, onun lehine olacak şekilde bu nafakanın ödenmesine karar verir. Tedbir nafakasına hükmedilirken davayı kimin açtığına ya da kusura da bakılmaz, boşanma davası sürerken tarafların yükümlülükleri devam eder. Bu yüzden de tedbir nafakasına karar verilirken yalnızca tarafların maddi durumu dikkate alınır.

Tedbir nafakasına hakim kendiliğinden re’sen karar verebileceği gibi, davanın herhangi bir aşamasında taraflar da talep edebilecektir. 

Dava boşanma ile sonuçlanmış ise tedbir nafakası isim değiştirerek yoksulluk nafakası çocuklarda iştirak nafakası olarak devam eder. Verilen tedbir kararı, gerekçeli kararla birlikte temyiz edilebilir. Tedbir nafakasının miktarı ekonomik-sosyal duruma göre takdir edilir.

Tedbir nafakası mahkeme tarafından ara kararla verilir bu ara kararın örneği ile İcra Müdürlüğü’nde başlatılacak ilamsız icra yolu ile nafaka tahsil edilir. Tedbir nafakası, hükmolunan miktar bakımından dava tarihinde doğmuş olur.

Tedbir nafakasına, nafakaya hükmedildiği tarih ile dava tarihi arasında geçen süre için faiz işletilemez; ancak tedbir nafakasına karar verilen ara karar tarihinden itibaren faiz işler.

Ölüm halinde, tahakkuk eden ve muacceliyet kazanan tedbir nafakası mirasçılara geçer.

 Dava devam ederken çocuklar için verilen nafakaya da tedbir nafakası denir. Karar ile verilen nafaka ise iştirak nafakasıdır. Hakimin çocuklara yönelik tedbir nafakasına hükmedebilmesi için, hakkında nafakaya hükmedilecek çocuğun reşit olmaması gerekir.  Boşanma davasının açılması ile çocuğun geçici velayeti kendisine bırakılmayan tarafın tedbir nafakası ödemesine karar verilir. Bu nafakanın başlangıç tarihi; çocuğun geçici velayeti halen yanında kaldığı ebeveyne bırakılmışsa dava tarihi,diğer ebeveyne bırakılmışsa velayetin bırakıldığı karar tarihidir.

2- YOKSULLUK NAFAKASI: Yoksulluk nafakası Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde düzenleme alanı bulmuştur buna göre;
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”

Madde metninden de anlaşıldığı üzere yoksulluk nafakasına karar verilebilmesi için öncelikle ve mutlaka boşanmaya hükmolunması gerekir.  Taraflarca açılan boşanma davası reddedilmişse yoksulluk nafakasına karar verilemez.

 

Yoksulluk nafakasını talep edilmek için aranan şartlardan bir diğeri ise nafaka talep eden eşin boşanma ile yoksulluğa düşecek olmasıdır. Bu hususta dikkat edilmesi gereken nokta söz konusu yoksulluk nafakasının talep edilebilmesi için temel şart “boşanma nedeniyle yoksulluğa düşmektir.’’ Boşanma sonrasında kişi kendi malvarlığı ve geliri ile geçimini sağlayabiliyor hayatını idame ettirebiliyor ise yoksulluk nafakası talep edemeyecektir.

Tedbir nafakasına tarafların talebi ile hükmedilebileceği gibi hakim tarafından re’sen yani kendiliğinden de hükmedebilir.  Ancak yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için, yoksulluk nafakasını isteyen tarafın talepte bulunması gerekmektedir.  Zira yoksulluk re’sen hükmedilemez.

Yoksulluk nafakasını tedbir nafakasından ayıran bir diğer özellik ise bu nafaka türünde mahkemeni kusurluluk oranını göz önünde bulundurmasıdır. Yoksulluk nafakasını talep edecek olan tarafın kusuru daha ağır olmamalıdır. Tarafların eşit kusurlu olması, nafaka talebinde bulunan kişinin daha az kusurlu olması veya nafaka talep eden kişinin hiç kusurunun olmaması durumunda hakim o kişi lehine yoksulluk nafakasına hükmedebilecektir. Nafaka talebinde bulunan kişinin ekonomik durumu ne kadar kötü olursa olsun, eğer talepte bulunan taraf karşı taraftan daha ağır kusurlu ise yoksulluk nafakası alamaz.

Yoksulluk nafakası talebi boşanma davası devam ederken ileri sürülebileceği gibi boşanma davası kesinleştikten sonra da ileri sürülebilir. Ancak bunun için TMK m. 178’ deki 1 yıllık süre gözden kaçırılmamalıdır. TMK m.178’e göre ‘’ Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.’’  Dolayısıyla ayrı olarak ileri sürülecek yoksulluk nafakası, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içerisinde talep edilmesi gerekmektedir. Ayrı olacak açılacak olan bu dava nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesinde açılır.

Yoksulluk nafakasıyla ilgili yaşanan en büyük problem kanun lafzından da anlaşılacağı üzere bu nafakaya SÜRESİZ olarak hükmedilebilinmesidir. Süresiz olarak hükmedilen yoksulluk nafakası kanunda yazılı hallerin mevcut olması halinde kendiliğinden veyahut mahkeme kararıyla ortadan kalkabilir. Nafaka alacaklısının evlenmesi veya ölmesi halinde yoksulluk nafakası kendiliğinden ortadan kalkarken; yoksulluğun ortadan kalkması, nafaka alacaklısının evlenme olmadan fiilen evliymiş gibi bir başkasıyla yaşaması ve haysiyetsiz hayat sürmesi gibi durumlarda da yoksulluk nafakası mahkeme kararı ile kaldırılabilir.

Önemli belirtmek gerekir ki, nafaka borçlusu nafakanın mahkeme kararıyla kaldırılması için kanunda aranan koşulların mevcut olup olmadığını tespit etmek amacıyla nafaka alacaklısının özel hayatına müdahale edebilecektir. Ne yazık ki yapılan bu kanuni düzenleme özel hayatın ihlaline sebebiyet verebilmekte bunun için hukuki zemin oluşturmaktadır. Böylesi bir ihlalin yaşanmasının başlıca sebebi, mahkemece süresiz nafakaya karar verilmiş olması olabileceği gibi uzun süreli nafakaya karar verilmesi de olabilmektedir. Unutulmamalıdır ki yoksulluk nafakası boşanma sonrasında geçimini sağlayamayan ve yoksulluğa düşecek olan tarafın yoksulluğunu gidermek amacıyla getirilmiş bir tedbirdir. Onu zenginleştirmek yahut amiyane tabirle maaşa bağlamak için getirilmemiştir. Bu sebeplede nafaka yükümlüsünü bir ömür boyu bu nafakayı ödemeye mahkum etmek onu tecziye etmekten başka bir şey değildir.  

3- İŞTİRAK (KATILIM) NAFAKASI: Boşanma davası sonucunda verilen boşanma kararı ile müşterek çocuğun velayeti kendisine bırakılmayan taraf, velayet bırakılan eşe, çocuğun bakımı, eğitimi ve diğer giderlerini karşılamak amacıyla bir takım masraflara mali gücü oranında katılmakla yükümlü kılınabilmektedir işte bu yükümlülük doğrultusunda yapılan ödemeye iştirak nafakası denir.

İştirak  nafakasında eşlerin kusur durumunun hiçbir önemi yoktur. Bu nafaka türündeki amaç müşterek çocuğun yararı olduğu için ergin olmayan çocuğun yetiştirilmesi, sağlık, barınma, eğitim ve diğer yaşamsal faaliyetlerinin giderlerine velayet kendisine verilmeyen eşin katılması amaçlanmıştır.

Esasında yukarıda da ifade ettiğimiz gibi boşanma davası süresince tedbir nafakası adı altında ödenen nafaka miktarı boşanma kararının verilmesi ise birlikte isim değiştirerek iştirak nafakası adını almaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun 329. maddesinde iştirak nafakası talep edebilecek kişiler Numerus Clausus olarak yani sınırlı sayı ilkesiyle sayılmıştır. TMK m.329 da bu durum “Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gereken hâllerde nafaka davası, atanacak kayyım veya vasi tarafından da açılabilir. Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre talep edebilecek kişiler velayet sahibi eş, çocuk için atanabilecek olan kayyım, vasi veyahut ayırt etme gücüne sahip olan çocuğa aittir.

İştirak nafakasında çocuğun üstün yararı gözetildiği için bu nafakanın tahsilinde nafaka alacaklısına bir takım kolaylıklar sağlanmıştır. Nafaka borcu ödenmediği taktirde nafaka alacaklısı cebri icra yoluyla bu borcu tahsil edebilir. Bahse konu nafaka alacağı düzenlenecek sıra cetvelinde 1. sıra alacaklar arasında sayılmıştır. Dolayısıyla nafaka borçlusunun menkul ya da gayrimenkul mallarının icra yolu ile satılması durumunda satış parasından nafaka alacağı öncelikle ödenir. Aynı zamanda iştirak nafakası alacağı için nafaka borçlusunun emekli maaşına hacizde koyulabilmektedir. Maaşına haciz konulan nafaka borçlusunun, şayet başka bir borç için de maaşında kesinti mevcut ise, nafaka alacağı diğer hacizlerden bağımsız olarak öncelikle kesilir. Bunun yanı sıra aylık olarak ödenen nafaka bedelinin nafaka borçlusu tarafından ödememesi halinde  alacaklının şikayeti üzerine diğer şartların da mevcut olması durumunda  nafaka borçlusu  İcra İflas Kanunu’nun 344. maddesine göre 3 aya kadar tazyik hapsine mahkum edilecektir.

4- YARDIM NAFAKASI: Yardım nafakasının diğer nafaka türlerinden farkı bunun boşanma veyahut ayrılık davasıyla alakalı olmayışıdır. Kişinin yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy, üstsoy veya kardeşlerine ödediği nafaka çeşididir bu sebeple de kan hısımlığıyla alakalı, akrabalık ilişkisinin de gerekliliği olarak ödenen bir nafaka türüdür.

 Yardım nafakası kendine Türk Medeni Kanunu’nun 364. Maddesinde düzenleme alanı bulmuştur. Bu maddeye göre ‘’ Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.’’

Yardım nafakasının talep edilebilmesi için nafaka talep eden kişinin iyi niyetli ve kendisine yardım edilmediği takdirde, yoksulluğa düşecek olması gerekir. Aynı şekilde nafaka talep edinilen kişinin de talep edilen bu nafakayı ödeme gücünün bulunması gerekmektedir.

Yardım nafakasında yetkili mahkeme taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

Nafaka yükümlüsünün veya alacaklısının ekonomik durumu süreç içinde değişiklik gösterebilir. Bu doğrultuda TMK'nın 176. ve 331. maddeleri ile nafaka  ilgilisi olan kişiler için mahkemeye başvurma imkanı sağlanmaktadır. Böyle bir durumda nafaka alacaklısı veyahut da nafaka borçlusu nafakanın azaltılmasını veya arttırılmasını isteyebilir. İşte bu istem sonrasında açılacak olan davaya nafakanın uyarlanması davası denir. Bütün nafaka türleri için talep olması halinde artırım davası açılabilir ancak tedbir nafakası dava kesinleşene kadar talep edilebilidği için dava görülürken uyarlama davası açılabilecektir.

TMK. Madde 331: “Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.”

Bu davalarda yetkili ve görevli mahkeme, nafaka alacaklısının yerleşim yerindeki aile mahkemesidir. Aile mahkemesinin olmadığı yerde ise, görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olacaktır.

Nafaka Borcunun ödenememesinin cezası 3 aya kadar uygulanan tazyik hapsidir. Tazyik hapsi, bir borçlunun borcunu ifa etmemesi, kanundan kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle uygulanan yükümlülüğü yerine getirmeye zorlama yaptırımı  olarak tanımlanabilir.  Tazyik hapsi para cezasına çevrilemediği gibi ertelenmesi de söz konusu değildir. Verilen ceza yerine getirilmesi gereken işin ifa edilmesiyle sona erecektir .

Hakimin takdiri nafakanın aylık gelir şeklinde ödenmesi ise, toplu ödeme mümkün değildir. Genel anlamda nafaka miktarı aylık olarak ödenir. Ancak bazen hakim somut olayda durum gerektirdiği takdirde nafakanın toplu olarak, bir seferde ödenmesine karar verebilmektedir, bu gibi durumlarda nafaka toplu olarak da ödenebilir.

Nafaka miktarının düşürülmesi mümkündür. Bu durum mahkeme kararıyla söz konusu olabileceği için bu konuya ilişkin yeni bir dava açılması gerekmektedir. Açılacak davanın adı nafakanın uyarlanmasıdır. Nafakanın uyarlanması davalarında öncelikli olarak hakimin takdir hakkı mevcuttur. Hakim tarafından tarafların sosyo-ekonomik durumlarını değerlendirilerek talebe ilişkin bir karar verilecektir. Nafaka borçlusu ekonomik şartlarında bozulma olduğunu, nafaka miktarının çok yüksek oluşunu, kişisel ihtiyaçlarını nafaka borcu sebebiyle karşılayamaz hale geldiğini, yeni  bir evlilik yaptığı için ailesini geçindirmekte zorlandığını,  nafaka alacaklısı eşin ekonomik durumunda ciddi artış olduğunu iddia edebilir bu iddialarını ispatlayarak nafakanın uyarlanmasını talep etmesi uygun olacaktır.

Nasıl ki nafaka miktarının düşürülmesi talep edilebiliyorsa arttırılması da pektabiki talep edilebilir. Lehine nafakaya hükmedilen taraf içinde bulunduğu ekonmik şartların değiştiğini bu sbebeple de aldığı nafakanın geçimini sağlamaya yetmediğini bu hususta nafaka bedelinin güncellenmesi gerektiğini beyan ederek nafakanın uyarlanması davası açabilir.  Nafaka miktarının yükseltilmesi davası süre ile sınırlı değildir nafaka devam ettiği müddetçe istenildiği zaman açılabilir.

 İştirak nafakası kural olarak çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi ya da TMK m.12 göre mahkeme kararı ile ergin kılınması sureti ile son bulur. Ancak müşterek çocuk, ergin olmasına rağmen ya da mahkeme kararıyla ergin kılınmasına rağmen, eğitim hayatına devam ediyorsa, müşterek çocuğun eğitim hayatı sona erene kadar nafaka borçlusu tarafından iştirak nafakası ödenmeye devam edilir.

Nafaka miktarı belirlenirken mahkeme çeşitli kriterleri göz önüne bulundurmakla birlikte hakimin taktir yetkisi de büyük önem arz etmektedir. Nafaka belirlenmesinde tarafların ekonomik ve sosyal durumları en belirgin kriterlerdir. Hakim tarafından nafaka miktarını belirlenirken nafaka borçlusunun iş durumu, ailenin daha önceki yaşam tarzı v.b. hususları değerlendirerek nafakayı ödeyecek kişinin geliri de göz önünde bulundurularak hakkaniyete göre bir miktar belirlenir.

Yoksulluk nafakasında kişilerin kusuru önem addettiği için bu noktada diğerine göre daha ağır kusurlu olan tarafın bu husustaki talebi karşılanmaz. İştirak nafakası ise çocuğun lehine hükmedilen bir nafaka olduğu için tarafların kusuruna bakılmaz çocuğun velayetini almış olmak bu nafakayı talep etmek için yeterlidir. Tedbir nafakasında da aynı şekilde tarafların kusur durumu önem arz etmez , maddi olarak güçsüzlüğe düşecek olmak gerekir.

Toplumsal hayatta bireyler iş hayatındaki aksaklıklardan yahut kendi kusurlarından dolayı yoksulluğa düşmüş olabilirler. İşte bu noktada bu kimselere yardımla yükümlü olanlar bu yükümlülüklerinden sırf kendi kusurları nedeniyle yoksulluğa düştüler diye yardım etmekten kaçınamazlar. Nitekim Yargıtay’ın da görüşü bu yöndedir.

Boşanma davasından bağımsız olarak açılan nafaka davası sonunda yerel mahkemenin verdiği ilam kesinleşme şartı aranmadan icraya konulabilir. Ancak boşanma davası içerisinde talep edilen iştirak nafakası ve yoksulluk nafakası boşanma kararı kesinleşmeden icraya konulamaz.

Bu konuya ilişkin Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2012/4605 E ve 2012/4736 K Sayılı Kararı

“HMK’nın 367/1. maddesi uyarınca; tedbir nafakası yönünden ilamın kesinleşmesi gerekmez ise de yoksulluk ve iştirak nafakasının talep edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi zorunludur. Takibe ekli nüfus kaydında Kayseri 2. Aile Mahkemesinin 2008/1234 E. 2011/913 K. sayılı 29.12.2011 günlü kesinleşme ilamı gereğince boşanmanın tescil edildiği anlaşıldığından bu durum karşısında boşanma ilamının kesinleşmiş olduğu kabul edilerek talebin reddi gerekirken yazılı gerekçe ile takibin iptali şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.”

Anlaşmalı Boşanma Davasında, nafakaya ilişkin düzenlemenin olmaması veya tarafların bu konuda anlaşamamış olması halinde anlaşmalı boşanma gerçekleşmeyecektir. Dilerlerse taraflar imzaladıkları protokol de nafaka taleplerinden feragat edebilirler.

Av. Eylem Beyza ALTUNKAYA

Stj. Av. Ayşe ÖZER

Scroll to Top