NİŞANLANMA NEDİR?
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda nişanlanmanın tanımı yapılmamış olmakla birlikte kanunun 118. ve devamı maddelerinde nişana ilişkin hükümler düzenleme alanı bulmuştur. Bu noktada nişanlanmayı bir aile hukuku sözleşmesi olarak niteleyebiliriz. Nişanlanma, aralarında evlenme engeli bulunmayan, ayırt etme gücüne sahip, farklı cinsten iki bireyin karşılıklı olarak evlenme taahhüdünde bulunduğu, evlilik iradelerini ortaya koydukları iki taraflı bir hukuki işlem olarak ifade edilebilir.
NİŞANIN KURUCU UNSURLARI NELERDİR?
- Karşılıklı Evlenme Vaadi
- Evlenmeyi Vaat Edenlerin Farklı Cinsten Olmaları
Türk Medeni Kanunu’nun 118. Maddesinde ‘’ nişanlanma evlenme vaadi ile olur’’ demektedir. Bu hüküm çerçevesinde nişanlanmanın kurucu unsurunun ‘’karşılıklı evlenme vaadi’’ olduğunu görmekteyiz. Nişan için Türk Medeni Kanunumuz herhangi bir şekil şartı öngörmemiştir sözlü yahut yazılı olabilir bu sebeple de herhangi bir nişan merasimi yapılmasına gerek yoktur. Evlenme vaadini ifade eden irade beyanını açık veya zımni olabilir.
Kurucu unsurlardan diğeri ise ‘’evlenmeyi vaat eden kişilerin farklı cinsten olmaları’’dır. Her ne kadar kanun maddesinde bu husus açık olarak belirtilmemiş olsa da nişanlılık, evlilik vaadi olup evlenmeden önceki son aşamadır. Türk Medeni Kanununun 134. Maddesi ‘’ Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, ‘’ şeklinde evliliğin farklı iki cins arasında gerçekleşebileceğini vurgulamıştır. Bu sebeple de evlilik vaadi olan nişanlanmanın da bir erkek ve bir kadın arasında gerçekleşebileceğini bunun kurucu unsur olduğunu pektabiki ifade edebiliriz.
Nişanlanma evlenme vaadini içerdiği için pektabiki beklenen nişanın evlenme ile sona erdirilmesidir. Bu sona erdirme yolunda evlilik gerçekleşeceği için o saatte sonra nişanlılık dönemi hukuki sorumluluk sona erecek evliliğe ilişkin hükümler uygulama alanı bulacaktır. Ancak evlilik dışında sona erme halleri de bulunmaktadır bunlar: evlenmenin imkansız hale gelmesi ölüm gaiplik gibi, bozucu bir şartın söz konusu olduğu durumlarda bu şartın gerçekleşmiş olması, kesin bir evlenme engelinin meydana gelmesi taraflardan birinin cinsiyet değiştirmesi gibi, tarafların anlaşarak yani ikale yoluyla nişanı sona erdirebilirler TMK. 119 ‘’Nişanlılık evlenmeye zorlamak için dava hakkı vermez.’’ demektedir bu sebeple TMK.119’un belirttiği gibi nişanlanma evlenmeye tarafları zorlayamaz. veya tek taraflı irade beyanıyla nişanlılığı sona erdirme yani nişan bozmadır.
Nişan ilişkisi haklı bir sebep ile ya da haklı bir sebep olmaksızın bozulabilir. Nişanın bozulması taraflar bir takım hukuki sonuçlar doğurabilmektedir. Bunlar:
- Hediyelerin İadesini Talep Hakkı
- Maddi Tazminat
- Manevi Tazminat
Türk Medeni Kanunu’nun Hediyelerin Geri Verilmesi başlıklı 122. Maddesinde ‘’ Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.’’ Şeklinde hediyelerin iadesine ilişkin bir hüküm içerir. Bu hüküm çerçevesinde nişanın bozulması halinde anne baba veya onlar gibi davrananlar vermiş oldukları nişan hediyelerinin iadesini isteyebilirler. Burada önem arz eden iadesi talep edilen hediyelerin alışılmışın dışında yani mutat dışı hediyeler olması hususudur. Yargıtay kararlarına göre nişan hediyesi iadesi talebinde kusura bakılmaz. Nişanın bozulmasında kusuru olan tarafta verdiği hediyelerin iadesini talep edebilir. Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre, nişan yüzüğü dışında kalan tüm altın, takı ve ziynet eşyaları mutad dışı hediye olarak kabul edilmiştir.
TMK m. 120 de nişanın bozulması sonucu maddi tazminat talebine ilişkin bir hüküm düzenlenmiştir. ''Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır.Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de,aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.''
İlgili madde hükmü çerçevesinde maddi tazminat talebinin söz konusu olabilmesi için nişanın karşı tarafça haksız bir şekilde kusurlu olarak bozulması gerekmektedir. Bu noktada hediyelerin iadesinden farklı olarak tazminat talebi için kusur önem addetmektedir. Maddi tazminat için talep hakkı doğan taraf, evlenmenin gerçekleşeceği inancıyla, ona güvenerek nişan için yaptığı masrafları karşı taraftan maddi tazminat başlığı altında talep edebilecektir. Talep edilen bu zarar menfi zarar tazminidir yani nişan akdi hiç yapılmamış olsaydı böyle bir zarara uğranılmayacaktı. İlgili hüküm aynı zamanda tarafalar dışında üçüncü kişilere maddi tazminat isteme hakkı tanımıştır.
Manevi tazminat isteme hakkı da kanunumuzun 121. Maddesinde düzenlenmiştir. ‘’ Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.’’ Maddi tazminatta olduğu gibi burada da kusur önem addetmektedir ancak maddi tazminattan farklı olarak bunu talep hakkı yalnızca taraflara tanınmış olup üçüncü kişilere tanınmamıştır. Manevi tazminat yalnızca para olarak talep edilebilir. Nişanlılık ölüm veya gaiplik sebebiyle sona ermişse hediyelerin geri verilmesinden başka bir sonuç doğmaz yani tazminat alacağı söz konusu olmaz.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/21682 E. , 2018/9357 K.- ‘’Somut olayda; mahkemece, davaya konu edilen ziynet eşyalarından 2 adet bilezik ile 2 adet gerdanlık seti yönünden; davalının bu ziynet eşyalarının davacı tarafa geri verildiğine dair beyanları karşısında davacının söz konusu ziynet eşyalarının geri alınmadığını dosya kapsamı itibariyle ispatlayamadığı, davalıya yemin teklifinde de bulunmadığı, bu sebeple söz konusu ziynet eşyaları yönünden davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle 2 bilezik ve 2 adet gerdanlık seti yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de; söz konusu ziynet eşyalarının nişanda takıldığı tanık beyanları ve bilirkişi raporu ile sabit olup davalının da kabulünde olduğundan, bu durumda ispat yükü artık söz konusu ziynet eşyalarını nişan bozulduktan sonra davacı tarafa iade ettiğini iddia eden davalı taraftadır. Mahkemece, ispat yükü ters çevrilerek, davacının söz konusu ziynet eşyalarını almadığını ispat edemediği gerekçesiyle 2 adet bilezik ve 2 adet gerdanlık seti yönünden davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddi kararı usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/6315 E. , 2017/17405 K.- ''Hediyelerin iadesi yönünde hüküm kurulabilmesi için eşyanın davalıya hediye edildiğinin ve nişanın bozulmasından sonra iade edilmediğinin ispatlanması gerekir. Hediyelerin verildiği ve iade edilmediği hususu her türlü delil ile ispat edilebilir. Bunun yanında nişan nedeniyle kendisine verildiğini kabul ettiği hediyelerin iade edildiğini ileri süren davalı, bunu kanıtlamalıdır. Somut olayda davacı taraf, nişanın bozulması üzerine nişan hediyelerinin davalı tarafça iade edilmediğini ileri sürmüş, davalı ise tüm eşyaların davacıya iade edildiğini savunmuştur. O halde davalı taraf bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.''
Türk Medeni Kanunu’ nun 123. Maddesi’ nde”Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” denilmiştir. Bu noktada maddi tazminat, manevi tazminat ve hediyelerin iadesine ilişkin talepler nişanın sona ermesinden itibaren 1 sene içerisinde istenmelidir. 1 yıllık sürenin dolması ile zamanaşımına uğrar.
Nişanın bozulmasının taraflar açsından en önemli sonuçları nişan tazminat davası ve nişan hediyelerinin iadesidir. Nişana ilişkin hükümler Türk Medeni Kanunu’nun Aile Hukuku kitabında ele alınmaktadır bu bağlamda nişanın bozulması sonucu talep edilecek olan hediyelerin iadesi, nişan tazminat davaları hususunda görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Aile Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi Aile mahkemesi sıfatıyla bu davayı görür.
Tazminat davalarında yetkili mahkeme davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir. Yani yerleşim yerindeki Aile mahkemesidir.
Yukarıda da izah ettiğimiz üzere nişanlılık bağı, Aile Hukukundan doğmaktadır. Bu sebeple nişana ilişkin açılacak olan davalarda görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Ancak taraflar nişan yaptıktan sonra dini nikah kıyar, düğün merasimi yapar ve birlikte yaşamaya başlarlar ve evlilik gerçekleşmeden nişan bozulursa Yargıtay artık burada aile hukuku kapsamında korunacak bir birliktelik söz konusu olmadığını, taraflar arasındaki uyuşmazlığın haksız fiil olarak nitelendirileceğinden, taraflar arasındaki ilişkinin aile hukuku prensiplerine göre değil, borçlar hukuku kurallarına ve özellikle de haksız fiile dair hükümlere göre değerlendirilmesi gerektiğini bu noktada istenecek maddi manevi tazminat davalarında görevli mahkeme aile mahkemesi değil asliye hukuk mahkemesi olduğunu belirtiyor.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2017/1159 K. 2018/11427 T. 13.11.2018
‘’Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesi uyarınca 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 2.kitabı (3 kısım hariç) ile 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulanış Şekli Hakkında Kanun kapsamındaki aile hukukundan doğan dava ve işler aile mahkemesinde görülür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 03.06.2009 tarih, 2009/3-174 E., 2009/235 K. sayılı ilamında; "…davacı ile davalı nişanlandıktan sonra düğün yaparak gayri resmi şekilde bir araya gelmişler ve uzun süre birlikte yaşamışlardır. Bu durumda nişandan ve yasal olarak korunması gereken bir birliktelikten söz edilmesi mümkün değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık haksız fiil olarak nitelendirip buna göre çözümlenmesi gerekir. Bu durumda davanın dayanağı haksız fiil olup, haksız fiilden kaynaklanan uyuşmazlıklara genel mahkemede bakılması gerektiğine göre; Yerel Mahkemece, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır." şeklindeki karar ile bu husus açıklanmıştır.
Somut olayda; mahkemece, her ne kadar gerekçeli kararda asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla bakıldığı yazılmamış ise de tensip tutanağının 8 numaralı bendinde "davaya aile mahkemesi sıfati ile bakılmasına" karar verilmiş, bu ara karardan dönülmemiş, dava mahkemece "nişanın bozulması sebebiyle tazminat ve hediyelerin geri verilmesi" olarak nitelendirilmiş ve davanın esası hakkında karar verilmiştir. Davacı dava dilekçesinde taraflar arasında nişan ve imam nikahı yapıldığını, resmi nikah olmaksızın yapılan düğün sonrası davalı ve ailesi ile beraber yaşadıklarını, davacının resmi nikah teklifine rağmen davalının resmi nikah yapmadığını, belirterek düğünde takılan ziynet eşyalarını, mehir senedinde yazılan eşyaların iadesini, çeyiz eşyalarının bedelini ve maddi tazminat ile manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir. Bu doğrultuda davalı tarafın savunmalarında da bu husus doğrulanmakla tarafların nişandan sonra düğün yaparak gayri resmi şekilde uzun süre bir arada yaşadıkları anlaşılmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalar da dikkate alındığında somut durumda nişanlılığa dair aile hukuku kapsamında korunacak bir birliktelik söz konusu olmayıp, taraflar arasındaki uyuşmazlık da haksız fiil olarak nitelendirileceğinden, taraflar arasındaki ilişkinin aile hukuku prensiplerine göre değil, borçlar hukuku kurallarına ve özellikle de haksız fiile dair hükümlere göre değerlendirilmesi gerekmektedir."
NİŞANIN BOZULMASI DAVA DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ
(…)NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİNE
DAVACI :
VEKİLİ : Av. Eylem Beyza ALTUNKAYA
DAVALI :
KONU : Nişanın bozulması sebebiyle maddi ve manevi tazminat talepli dava dilekçemizin arzıdır.
AÇIKLAMALAR :
Müvekkil …….. ile davalı…….. 1 yıl önce sosyal medya vasıtasıyla tanışmış olup akabinde….. tarihinde nişanlanmışlardır. Nişanlılık dönemlerindeki ilişkileri ilk başlarda gayet iyi olmasına karşılık düğün tarihinin yaklaşmasıyla birlikte davalının ailesinin müvekkil ve ailesine karşı olan tutum ve davranışları olumsuz anlamda değişmiştir. Alınan eşyaların maddi yükü davacı müvekkil ve ailesine yüklenmeye çalışılmış; taraflar arasında gerginlikler yaşanmıştır. Müvekkil ….. tarihinde davalıyı ve davalı tarafın ailesini yemeğe davet etmiştir. Yemek esnasında tartışma yaşanmış davacı yükselerek müvekkilin aile fertlerinin ve arkadaşlarının içerisinde davacı müvekkile sinkaflı küfürler edip hakaretler savurarak nişanı bozduğunu beyan etmiştir.
Nişanın, haksız yere bozulmasından sonra, müvekkil psikolojik olarak çöküntü yaşamış, bunalıma girmiş ailesinin yanında küçük düşürülmüş, hakaretlere maruz kalıp rencide edilmiştir. Davalının nişanı haksız yere bozması müvekkili manevi anlamda etkilediği gibi maddi anlamda da olumsuz etkilemiştir. İşbu sebeple maddi ve manevi tazminat davasının açılması zorunluluğu hasıl olmuştur.
HUKUKİ NEDENLER : TMK, HMK ve ilgili mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER : Nişan CD’si, tanık beyanları ve her tülü sair deliller.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda izah edilen sebepler ve mahkemeye sunulan deliller de dikkate alındığında davamızın kabulü ile; davalının nişanı haksız yere kusurlu olarak bozmasından kaynaklı müvekkilimin uğramış olduğu maddi-manevi zararların tazmini açısından ……. TL maddi,. ……… TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim. ../../..
DAVACI VEKİLİ
EYLEM BEYZA ALTUNKAYA